6 Mayıs 2013 Pazartesi

Kusursuz cinayet... mi?

'Günahlar Şehri' LasVegas'ta gününü gün ediyordu. Lüks kıyafetlere, striptizcilere, fahişelere, kokaine ve kumara bir servet döküyordu. Fakat 3 günde tüm parası tükenince kiralık Ferrarisiyle lüks bir otele gidip sahte isimle oda kiraladı. Odada silahını çıkarıp ağzına soktuktan sonra tetiği çekti. Geride "Sabrina... Değişemiyorum. Kızgınlığını anlıyorum ama yıllar geçtiktçe öfken yatışacaktır" yazılı bir not bırakmıştı.

Tarihler 19 Eylül 1997'yi gösteriyordu.

Silah sesini duyan görevliler odaya girdiklerinde Marcus Bebb-Jones'u kanlar içinde bulmuştu. Hastaneye kaldırılan Marcus aşırı kan kaybetmesine rağmen kurtarıldı. Kurşun yanağından girip çıkmıştı. Hastanede sorgulanan Marcus, polise "Karım Sabrina ile aramız son zamanlarda iyi değildi. Sabrina evden kaçtı. Las Vegas'ta akrabaları vardı. Belki onların yanındadır diye oğlum Daniel ile buraya geldim. Karımı bulamayınca intihara karar verdim. Ölmeden önce hayatın zevklerini son kez tatmak için tüm paramı harcadım" dedi.

Biz Marcus'u hastanede bırakıp başka bir otele gidelim. Sahte isimle tutulan ve 2 gündür kapısı kilitli olan bir odaya giren otel görevlisi içeride 3 yaşında yarı çıplak bir çocuk buldu. Açlıktan ölmek üzere olan çocuk Daniel'di. Babası oğlunu otel odasına kilitledikten sonra zevk alemine dönmüş ve Daniel'a ne olduğunu hiç düşünmemişti.

Marcus'un ifadesini alan polisler ikilinin hayatını araştırınca ilginç gerçeklerle karşılaştı. Marcus ve Sabrina 1993'te Colorado'da evlenmiş ve aynı yıl Melrose adlı bir oteli işletmeye başlamıştı. 1994'te oğulları Daniel dünyaya geldiğinde mutlu bir çift olarak göze çarpıyorlardı. Fakat Marcus'un otele gelen kadın müşterilerle flört etmesi Sabrina'yı çileden çıkarıyordu. Bu arada otelin kazancı git gide azalıyordu. Zamanla otel zarar etmeye başlayınca Marcus ile Sabrina arasındaki o uyumlu ilişki de yıkılmaya başlamıştı. Artık sık sık kavga ediyorlardı...

Eylül 1997'de Marcus, eşi Sabrina ve oğlu Daniel'ı yanına alıp dağlık alanda kamp yapmaya götürdü. Aynı gece Marcus, oğluyla birlikte eve döndü. Sabrina ise yanlarında değildi. Soranlara Marcus "Karımla tartıştık. O da çekip gitti. Birkaç güne kadar döner" demişti. Günler sonra Sabrina dönmeyince de karısını aramak için Las Vegas'a gitmişti.

Polisler, Marcus'un arabasında kan izleri bulmuştu. Fakat ortada ne bir ceset ne de yaralı olmadığı için soruşturma açılmamıştı.

Ruh hastanesinde tedaviye alınan Marcus, doktorlar intihar etmeyeceğine emin olduktan sonra taburcu edildi. Colorado'ya dönen Marcus, oteli sattıktan sonra Las Vegas'a yerleşti. Burada kumar oynayarak geçiniyor ve bir krupiye ile birlikte yaşıyordu. 2 yıl sonra tekrar Vegas'tan ayrılıp Colorado'ya döndü ve hayatını profesyonel poker oyuncusu olarak sürdürmeye başladı. Gündüzleri internet üzerinden, geceleri ise kumarhanelerde poker oynuyordu. Katıldığı turnuvalardan 5 yılda 250 bin dolar kazandı.

Başarı ve para sayesinde mutluluğa yelken açmışken 2004'te her şey tepetaklak oldu. Colorado'nun dağlık bölgelerinde yürüyüş yapan bir çiftçi yerde kafatası bulunmuştu. Diş kayıtları kafatasının Sabrina Bebb-Jones'a ait olduğunu ortaya çıkardı. Üstelik kafatasında bir de kurşun deliği vardı.

Polisler dosyayı tekrar açtı. Marcus ısrarla karısının kendisini terk ettikten sonra başına ne geldiğini bilmediğini söylüyordu. "Hatta karım beni terk ettiği için intihara kalkıştım" diyordu. Ortada hiçbir delil yoktu. Hatta cinayet silahı bile bulunamamıştı. Polisler Marcus'tan şüpheleniyor fakat hiçbir şey yapamıyordu. Taa ki bir polis, Marcus intihara teşebbüs ettiği zaman kaldırıldığı hastanede doktorun yazdığı raporu dikkatle okuyana kadar.

Daha önce de belirtmiştik; Marcus intihara kalkıştığında kurşun yanağından girip çıkmıştı. Polis, intihar etmek isteyen birinin silahı ağzına soktuktan sonra kendini yanağından vurmasının imkansız olduğunu düşündü. Eğer intihar etmek istese ağzına soktuğu silahı tuttuğu yöne bağlı olarak kurşunun ya ensesinden ya da beyninden çıkması gerekiyordu.

Fakat polisin bu sonuca ulaşması 5 yılını almıştı! 2009'da gözaltına alınan Marcus masum olduğunda ısrar ediyordu. Polisin elinde ise Marcus'un kendini intihar etmiş gibi göstermesinden başka hiç delil yoktu. Bu da cinayeti işlediğini kanıtlamazdı. Sonunda polis 'yıpratma politikasını' uygulamaya karar verdi. Marcus'a "Dava açılana kadar gözaltındasın" denildi.

2 yıl boyunca masum olduğunda direnen Marcus 2011'de pes ederek suçunu itiraf etti. Polise "Karım boşanma davası açmıştı. Oğlumu elimden alacaktı. Ayrıca işlettiğimiz otelin kendi payına düşen hisselerini de alacaktı. Tatile çıkıyoruz diyerek onları dağlık alana götürdüm. Karımı öldürüp vahşi hayvanların yemesi için orada bıraktıktan sonra geri döndüm" dedi.

Marcus'un yargılanması da 2 yıl sürdü. Sonunda cinayetten 16 yıl sonra Marcus 20 yıl hapis cezası aldı. Marcus'un kusursuz cinayet planı yürüyüş yapan bir çiftçi yüzünden altüst olmuş ve kendini demir parmaklıkların ardında bulmuştu.

**********************************

Not-1: Hollywood senaryolarını aratmayacak bu hikayeyi ben uydurmadım. Benim eklediğim bir parça süslemenin dışında hikaye tamamen gerçek. İnternette "Marcus Bebb-Jones" diye arama yaparsanız gerekli bilgilere ulaşabilirsiniz.

**********************************

Not-2: Amerikan polisinin uyguladığı 'yıpratma politikası' size de tanıdık geldi mi?!!