30 Kasım 2012 Cuma

Unutmamalı

  • Aksırıp tıksırıncaya kadar içiyorlar.
  • TOKİ yanlış yere ev yapmamıştır.
  • Yeterince basın özgürlüğü var.
  • Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kaide yok.
  • Madencilerimiz güzel öldüler.
  • Biber gazımız organik.
  • Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis toplanmaz.
  • Bisiklet kullanırsanız benzine ihtiyaç olmaz.
  • Terörle mücadele çok iyi gidiyor.
  • Bu yapılanlar zam değil güncelleme.
  • 66 aylık çocukların okula başlamasına PKK yanlıları ve laikçiler karşı çıkıyor.
  • Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.
  • Her kürtaj bir Uludere'dir.
  • YGS'de şifre varsa ne olmuş, banka kartlarında da şifre var.
  • Gençlerimiz dindar olmasın da tinerci mi olsun!

Yukarıda yazılan bu cümleler tek başına çok şey ifade ediyor aslında. Fakat hepsi bir arada olduğunda durum daha da vahimleşiyor. Çünkü hepsini topladığınızda bir hükümet ediyor! Hem de Türkiye Cumhuriyeti hükümeti! Yani bizi yönetenler! Liderlerimiz!

Hadi hepimize geçmiş olsun!

18 Kasım 2012 Pazar

Manidar

3 aydır kocasından haber bekliyordu Nuran Ünal. 3 aydır gözleri yaşlıydı. Sonunda beklenen haber geldi. Suriye'de Esad'a bağlı askerlerin elinde esir tutulan kocası gazeteci Cüneyt Ünal, CHP'li bir heyet tarafından kurtarılmıştı. Tüm Türkiye bayram havasına bürünmüştü. Cüneyt evine dönecek, karısına sarılacaktı.

Yanılmışım!
Pardon! 'Tüm Türkiye' derken yanıldım. Cüneyt'in kurtulmasına sevin(e)meyenler de vardı. AKP hükümetinin, Dışişleri Bakanı'nın aylarca uğraşmasına rağmen Cüneyt'i kurtaramaması fakat CHP'nin bu işi başarmasını bir türlü sindiremeyenler vardı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik "Cüneyt Ünal'ın CHP'ye verilmesi çok manidar" diyerek aslında hazımsızlığını ortaya koyuyordu.

Bir tuhaf tesadüf
Bu sırada ülkenin cezaevlerinde PKK'lı tutuklular 68 gündür sürdürdükleri açlık grevini İmralı'daki teröristbaşının 'emriyle' dün bitirmişti. Ölümler yaşanmadan açlık grevinin sona ermesi elbette güzeldi. Fakat grevin sona erdiği gün PKK'lıların Hakkari Şemdinli'de kurduğu pusu ile 5 askerimizi şehit etmesi tesadüf müydü! Yoksa birileri "Ölmeyin, öldürün" emri mi vermişti!

Hangisi?
3 aydır esir tutulan bir Türk'ün Türkiye'ye dönmesi mi yoksa açlık grevinin bittiği gün 5 şehit verilmesi mi daha manidar ben karar veremedim!

10 Kasım 2012 Cumartesi

Ne yazmalı!

Çok şey yazmak istiyorum. Çok şey geçiyor aklımdan. Çok şey geçiyor gönlümden. Ama "Hangisini yazayım?" diye düşündüğümde tutulup kalıyorum. 10 Kasım'da Ata'ya özlemimi mi yazmalıyım acaba! Yoksa şuursuz bir nesilin Ata'yı artık özlemediğini ve hatta çamur atmaya çalıştığını mı yazmalıyım! Ya da Taraf, Akit ve Milli Gazete gibi hangi düşünce ile yayın yaptıkları malum olan gazetelerin 10 Kasım'ı hiç görmemelerinden mi bahsetmeliyim!

Atatürk'e özel
En iyisi halkın Ata'sına koşmasından bahsedeyim ben. Dünyada başka hiçbir lidere yapılmayan, halkın gönüllü olarak 1 dakika saygı duruşunda bulunduğu liderden bahsedeyim. Kadıköy'deki 7 kilometrelik insan zincirinden söz edeyim. İzmir'de 2400 kişinin yaptığı Atatürk portresini anlatayım size. Ankara'da Anıtkabir'e koşanları yazayım.

Brunei'de bir Başbakan
Bir de Anıtkabir'e koşmayanları yazayım. Keyfi ziyaret için 10 Kasım'da Brunei Sultanlığı'na gidenleri yazayım ben en iyisi. Türkiye tarihinde ilk kez Başbakansız bir 10 Kasım anma töreni düzenlendiğini yazayım. Başbakan'ın Ata'ya ne kadar saygı gösterdiğini bir kez daha gördüğümüzü mü yazsam acaba!

Siz söyleyin
Ben bilemedim. Siz söyleyin hangisini yazayım!